Doğuda inanç, batıda felsefe ve bilim doğmuştur. Bizler yüzyıllardan beri bu doğumun izlerini taşımaktayız nitekim zamanla batıda akılcı tavrın egemen, doğuda sadakatin ve itaatin ön planda olduğunu görürüz.
Doğulu insanda güven duygusu yeterince gelişmemiştir çünkü o, insana güven duymuştur fakat batılı insan, hukukun üstünlüğüne güven duyar.
Bana kalırsa doğu ve batı arasındaki bu gerçekler doğu coğrafyasında en çok kadın olmayı zorlaştırır. Erkek eve gelince bir köleyle karşılaşırken kadın içerde de dışarıda da hep ezilmiştir. Doğuda kadın ancak ana olduğunda değer görür.
Bu farklar ülkemizin doğusu ve batısında bile fark edilebilir derecede belirgin.
Her şeyden önce kadınlar çok ciddi bir namus algısının altında eziliyor. Küçük şehirlerin varlığı, aşiret kavramlarının, büyük ailelerin yoğunluğu, yoksulluk ve namusun sadece kadından ibaret olduğu algısı; kadınların dışarıda birine kazara gülümsemesini bile ölüm kalım meselesi haline getiriyor.
Evde kız kardeşinin hizmet ettiği abiler, kadını sadece bakıcı figüründe görmeye başlıyor ve evlendikleri kadından yegane istekleri bu oluyor. Hatta bu algı kadınlara bile o denli işliyor ki, oğullarına eş arama peşine düşüp temel kriterleri ise ne kadar iyi hizmet edebileceği oluyor.
Ailesinin evinde yeterince baskı altında yasayan genç kadın, önce koca varlığını özgürlük alanı sandığı bir ruh haline giriyor. Ta ki yeni evinin eskisinden daha yaşanılmaz olduğunu görene kadar... Yıllardır süregelen düzen yazıldığı gibi işlemeye devam ediyor. Okuyan, özgürlük alanını kendi yaratan kadınlar yok mu? Mutlaka var ama bu onların da bedel ödediği gerçeğini değiştirmiyor.
Bu geleneksellik, hayatını başkaları ne der diye yaşama alışkanlığı, çok çocuklu ailelerde annenin tek başına eve yetememesi ve bunun sonucunda hizmet eden birine daha ihtiyaç duyulması, yoksulluk gibi sebepler kadınların eğitimine de ciddi bir engel oluşturuyor.
2016 TÜİK verilerine göre; Doğu Anadolu'da kadınların %14,45' inin ve Güneydoğu' da Kadınların % 19,65'inin okur yazarlığı yok.
Doğuda yaşayan kadınların bir kısmı Medeni Kanun’un boşanma, nafaka, eşten miras ve velayet gibi aileye ilişkin konularda tanıdığı haklardan bihaber yaşamlarını sürdürmekte. Haklarını bilmeleri bir şeyi değiştirir mi bilmem ama ben bunların aşılamayacağına inanmıyorum.
Benim annem, seksenlerde Türkiye'nin en doğusunda okumak için kaçmış ve başarmış...
O halde ben derim ki henüz kimse için geç değil, hayatımız kimsenin elinden kayıp gitmesin. Biz kadınız, her şeyin başlangıcıyız ve yolumuzu ancak eğitimle aydınlatabiliriz. İnanıyorum ki zamanla kadınlar daha aydınlık yollarda, korkusuzca yürüyecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder